Nasıl Başladı?

Her şey, büyük Microsoft krizinden sonra başladı. Küresel çapta ilerleyen bir teknoloji trendi, beraberinde yapay zekayı öne sürdü. Teknoloji devi şirketler günden güne tekelleşiyor, gelişiyor ve adeta üzerimize dijital bir kraliyet kurup, kendi krallıklarında bizleri sefil hale getiriyorlardı. Teknoloji, maddi imkanların insanlığa sağladığı, günümüz sisteminin en büyük gücü ve yakında bu güce sahip olmak için para bile yeterli olmayacak. Bizler, bu sorunun bilincindeyiz ve üstümüze düşen görevi yaparak henüz yeterince bilinçli hale gelmemiş kişileri bilinçlendirdiğimiz bir topluluk yaratıp, teknoloji alanına yön vereceğiz diyerek bu yola çıktık. Hayatımızın içine bu denli entegre olmuş bu gücü tek bir ele teslim etmemeli, gerekirse bunun için mücadele vermeliyiz. Bu düşünce, bizi bu yolda hırslandıran kaynaktır. Tıpkı geçmişte topraklara yapılan işgaller ve petrollere yapılan işgaller gibi, dijitale yapılan gizli bir işgal söz konusudur. Buna karşı bir duruş sergilenmezse, yapılan işgalin sonucuna mahkum bir teknoloji esiri olacağız. Bu durum, bizim açımızdan kabul edilmesi güç bir durumdur. Bu sebeple Purplefrog Technology, şirketimizin kurucusu Mehmet Ece eşliğinde, teknolojinin gücünü eline almak; yazılımın, blockchain'in ve yapay zekanın topraklarını diğer işgalci devletlerin elinden geri almak adına mücadele vermek için adanmış bir mega teknoloji şirketi olma yolunda çalışmalarını sürdürecektir. Teknolojinin bugünkü gelişimi, insanlığın geçmişte yaptığı hatalardan ders çıkarmasıyla şekillenmiştir. Ancak ne yazık ki, bu ilerlemenin ardında yatan en büyük zafiyet, kontrolsüz bir gücün birkaç şirketin elinde toplanmış olmasıdır. Günümüzün dijital devrimi, sanayi devriminin bıraktığı izlerin bir devamı niteliğinde olsa da, farkında olunmayan riskleri de beraberinde getirmiştir. Geçmişte yaşanan büyük teknolojik zafiyetler, bize önemli dersler vermiştir. Örneğin, 2008 küresel ekonomik krizi, yalnızca finans sektörünü değil, teknoloji altyapısına bağımlı bir dünyanın nasıl kolayca kırılabileceğini de göstermiştir. Teknolojinin yalnızca bir araç değil, aynı zamanda bir güç merkezi olduğunu o dönemde fark ettik. O günlerde doğru müdahaleler yapılmamış olsaydı, bugün blockchain gibi merkeziyetsiz sistemlerin yükselişine tanık olamazdık.